Kurucularımız

Köşemizde Yazanlar
Üye İşlemleri
Kullanıcı adı
Şifre
Fotoğraf Galerisi
Haber Arşiv
     

Tarihçemiz

TARİHÇE                                                                                          
 Yakın Zamana kadar çok büyük göç hareketlerine maruz kalmıştır dolayısıyla Türkiyede eğer o köylerde bu işe değer vermiş bir aile, sulale yoksa yazılı kağıt tutma geleneği olmuyor.Ve insanların geçmişle bağları kopuyor. Bunu Bütün Köylerde de görmek mümkün, Çünkü Türkiyedeki büyük talihsizlikte, Osmanlı döneminde devlete ait hiçbir okul yoktur.Devlet okul açmıyordu.Ancak 1860 'dan sonra devlet okul açmaya başladı.Halk Okuma yazma bilmiyorki insanların okumamasından dolayı kim kayıt tutacak ezberinde bir iki nesil olan bilgiler devam ediyor daha sonra Ahmet Efendi bilir, Mehmet Efendi bilir oda ölünce kimse birşey bilmiyor.Bizim geçmişte köklerimiz farklı.Bunda Osmanlılar çok suçu var.Çünkü Okul açmadı, okuma yazmayı öğretmedi.Sözlü Kültür olarak kaldı.Ailelere ait bilgiler onlarda o yaşlı kişiler ölünce ortada hiçbirşey kalmadı.Özellikle bizim köylerin durumu dahada vahim.Bizim Köylerde halkın ekonomik durumu iyi olmadığı için mezartaşı kültürüde yok. 

                                                               
 Bazı yerlerde ölenin geçmişi mezar taşlarına kısa hikayeleri yazılırdı.Bazı yerlerde görüyoruz.Onu, işe şunla geldi, şunla oldu, şunda kaldı gibi, şu sülalede evlendi, falancanın kızını aldı, önemli özelliğini belirten bilgilerdi olurdu mezar taşlarında.böyle bir yazılı gelenekte bizde yok.bir diğeri ise Osmanlının okullaşmaması , avrupanın okur yazar kitlesinin olmayışı, yazılı tarihi geçikmiştir.Bir diğeride anadolu sürekli ekonomik çalkantılardan ötürü Anadolu'da Osmanlı döneminde haksızlıklardan adaletsizlikten dolayı Anadolu'dan çok insan çıkmıştır.İnsan öne çıktıkça insanlar sürülüyordu.Bugün buradasın yarn başka bir yerde.burada başka bir faktör vardır.Göçer toplumluk.Hayvancılıktı asıl bizim işimiz, hayvanlar nerede otlarsa oraya götürüyorduk.onun için sürekli yer değiştiriyorduk.Burada yazılı kültürün oluşmasında bir engel teşkil etmiştir.bütün bu nedenle bizim geçmişe ait bağlar kopmuştur.Ve biz bilmiyoruz kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi, kısaca unutulmuşuz.Yani Geçmişe ait sağlıklı birşey bulmak mümkün değil.
        

 Birde bizimle ilgili bir handikap daha var, İşte o dağ bağlarına ekime uygun olmayan yerleşim neticesinde, can korkusu nedeniyle, dedelerimiz yerleşmişler.Çünkü Divriği ulaşımı çok güz olan bir yerdir.Yakın zamana kadar karayolu bile yoktu.Divriği'de böyle saklanmış çok yüksek bir platodur.Ve çok derin vadileri vardır.İnsanlar yolda geçmediği için orada padişahın zulmünden korunabilmiştir.Dolayısıyla bir sığınma yeri olarak belirlenmiştir.Ama zamanla ormanları kesmişler yok etmişler.O Tarlalarda eğimli olduğu için toprak kaybolmuştur.Kayboldukça ürün değer düşmüş, üretilen miktar azalmış, nufüsta artmış, bu arada yetmemeye başlayınca süreli göç vermeye başlamış.Dolayısıyla o göç nedeniyle oradaki kültürden uzaklaşmak anlamına gelince oda bir kayba yol açmış.Biz bu konuda kayıp taraftayız.Bizim ait bilimsel bir şey oluşturmak mümkün değil.
         Yusuf ASLAN                                                                  
 Malatya'dan geldiğimiz söyleniyor isede, Arguvan'a nereden geldiğimiz daha da önemlisi Arguvan'da kaç sene kalındığı bilinmiyor.Arguvan'a nereden gelindiği de önemli,                                         
                                                                                  
         Ali GÜNDÜZ     
                                                             
 Bize anlatılan büyüklerimiz tarafından beş kardeş Arguvan'dan geldiği, Biri ise geri döndüğü, kalan Dört kişi Çamşıhta ağaların marabası olarak yaşamlarını sürdürdükleri, giderekte bu bölgeye yerleştikleri, bu süreçte Çamşıh ağalarının icar istemeleri sonuçu Ağaların bu isteklerine karşı çıkınca durum, Kangal Ağasına intikal ediyor.Çamşıh Kangal'a bağlı olduğu için Osmanlı'da Paşa olan Osmanbey duruma elkoyarak Çamşıh Ağaları ile Eşkeye yerleşenle arasında Senetler imzalanarak bir bedel ödenmesi sonuçu yerleşim alanı haline gelmiştir.O Dönemde okuma yazma bilen bir tek kişi Mılla Haydo'nun adı geçmekte.Okuma yazma biliyor olması ağalar ile Senet meselelerinde Mılla Haydo 'nun önemli bir yeri var.Bu bilgilerden yola çıkarak köyümüzün 200 Yıllık Tarihi vardır diyebiliriz.Örneğin Sincan'ın Hükümet kayıtlarında yeri var.Sincan 1863' te Divriği Beylerine verilmiş Bu bölgeler Sincan Çalısı.Sincan Bu çalılardan ibaret.Dağları otlak oluşu buraya çobanları yerleştirmişler, hayvancılık yapalım demişler, Şuandaki Sincan evlerinin olduğu yerdeki çalıları temizleyerek ve orada elde ettikleri büyük ağaçları kızılderelilerinki gibi aynı o şekilde keresteleri dizerek kale meydana getirmişler.                                                          
                                                                                    
 Kim var bunun içerisinde, usta var marangoz var, duvar ustası var, çobanlar var, böyle başlamış bu tarih.150 Sene çıvarı çünkü bunların hepsi Ağaların Beylerin yerleri.Buraya Ağaların ve Beylerin hizmetlisi olarak geliyorsunuz, yani seni topraklarla birlikte alıp satabiliyor.                                                                       
                                                                                    
         Muharrem YILDIZ  Ermeniler meselesi,yani bizim bölgede yaşadıklarına ilişkin emareler var.Örneğin Gavur Ören olarak da bilinen bölge,Ermeni yerleşim alanı diyebilir miyiz. Hayır, ustacılık ve duvarcılık alanı,Ermenilere ait bir şey.O bölgede taşların düzgün ve düzenli olması,O usta insanların yaptıkları iş olarak ortada.Bizler ise sadece Hayvancılıkla uğraşan insanlar olduğumuz için biz ustalıktan ve marangozculuktan anlamıyoruz.Bu süreçte ailelerini de getirerek yerleşim haline gelmiştir.Yani bizler oraya gelen işçiler,çobanlar,Eğer yerlerin kendilerine geçmesi ise çalışarak aldıklarıdır.Bir bedel ödeyerek elde ettikleri şeylerdir. Hasan Aslan Bizim köylülerin savaşçı ve ğözü pek oluşları, bu özelliklerini nereden alıyorlar. Evet. Doğru.Eşkeliler kavgacıdır.Dünyanın her tarafında görülür, dağ adamları savaşçıdır.1957de köye geldik. Akşam üzeri gümbürtü koptu. Kasım aylarında Silahlar atılmaya başladı. Kara Memik vardı,Lokko Derviş vardı,Mevlit Aslan vardı.Dediler ki,şu silah şunun,bu silah bunun,Okul ile köy arasında,o düzlükte iki taraf karşı karşıya gelmiş. Kadınlar samanlıkta peşleri ile taş taşıyor,Erkeklerde bir birine atıyor.O kar kış ayında ,sabah leyin kalktık ki karın üzeri hep taş.O yüzden kimin iyi taş attığı bilinirdi .Bu olayda yaralananlardan bir tanesi de,Kesir amca idi.Bu durum Eşkenin Kavgacı olduğunu gösteriyor. Şu da var,Akraba gruplarına bakılırsa Özünde hepsi akrabadır.Birkaç kardeşten sonra bu durum değişiyor,bir birilerine ilgileri azalıyor,araya çıkar çatışması giriyor ondan sonra akraba oldukları halde düşman grupları açığa çıkıyor. Birde kavganın nedeni Ekonomik,tarlalarda elde edilen verim yetmeyince,gübresiz Öküzlerle sürülen yüzeysel toprak verimsizleşerek ,üretim de dolayısı ile düşüyordu. Örneğin Bir avuç Alıç yüzünden bile kavgalar olabiliyordu,sen bizim alıcı topladın,sen bizim armudu kopardın,gibi bahaneler ile ,insanlar gergin ve mutsuz oldukları için kavga ediyorlardı. Çamşıhı da siz de saf türksünüz.Orta asya oyunları vardır,Çocuk oyunları,Kış yarıları yapılır,Albız gibi biri vardır,kafasına ziller takılarak oyunlar oynanırdı.Oradaki oyunların tamamı Orta asya kültürüdür. Tahminen bu köy şavaşcı bir kabineden geliyor,belkide önemli bir yeriniz vardı Padişahla ters düşüldüğü için ,oradan kopulmuş olabilir.Alevi kültürünü benimsendiğine göre, Alevilik kültürü,Yavuz sultan Selimle birlikte,Anadolu da Alevilik kültürü değer kaybetmeye başlıyor. Ve aleviler canlarını kurtarmak için dağ başlarına gidiyor, daha çok Nevşehir,Kırşehir, Yozgat, Amasya,Tokat,Hasan celebi, Hekimhan, Argovan, özellikle geçiş yeri idi. Buradaki Türkmenlerle,buraya gelenler savaşçı idiler. Türkmenlerin Yozgat,Çorum,Sivas oradan bağlantısı Argovan, argovandan Maraş, Adana,Antep,Adıyaman ve oralarda Türkmen kültürünün yoğun olduğu yerlerdir. Diyarbakır ve Dicle boyları hep Türkmen’dir. O nedenle Argovan hep geçiş noktası idi. Onun içi Argovana nereden gelindiği konusu, Argovan Türklerin geçiş noktası güneye inip ve tekrar kuzeye, Sivas’a,Tokat’a, Amasya’ya Yozgat’a gelme noktası idi. Anadolu da o kadar büyük nüfus yok oldu ki savaşlarda, yığınlarca insanlar yok olup gitmişlerdi. (90 bin kişi) Anadolu da nüfus kalmayınca ne kadar müslüman varsa çevrede hep göçmen olmuş ve kafkaslar dan gelenler olmuştu Yunanistan dan, Adalardan bizim bölgelere kafkaslardan gelenlerde olmuş olabilir (Çerkezler). Bizim bölgelerde lakap geleneği çok yaygındır. Mesela Lokko Derviş, Kölük Gazi, Girmit Hasan, Çerkez Hasan, Kör İboş, Gogo, Kör Hüseyin, Kör Adil, Zivo, Çakıcı, Cinli Bozo,Kel Hasan, Narey,Galo, Cırrık,Tiftik Recep,Cıbıl,Kaz Mahmut,Arı,Ayrancı Körğo,Hasan Baba,Gney ,Gatık Ali, Ğögaca,Kazım Orbay,Gillor Katık Ali Gögoca,Kazım Orbay,Gillor, Gekkili, Karaca,Kel Seyit, Cilop Hasan,Yülük Haydo vs. böyle bol miktarda isimler vardır. BİZİMLE YAPMIŞ OLDUGU SÖYLEŞİDEN DOLAYA PROFOSÖR DOKTOR GAZİ AYDIN'A TEŞEKKÜR EDERİZ. 20-09-2005 DİKMEÇAY KÖY DERNEĞİ YÖNETİM KURULU. Bşk .Muharrem Yıldız                     

Site İçi Arama
Son Videolar

Sivas Dikmeçay Köyü 9.Ahmet Ba
1976 İzlenme, 0 Yorum

Sivas Dikmeçay Köyü 9.Ahmet Ba
1924 İzlenme, 0 Yorum

Sivas Dikmeçay Köyü 9. Ahmet B
1958 İzlenme, 0 Yorum

Sivas Dikmeçay Köyü 9. Ahmet B
1895 İzlenme, 0 Yorum

Divriği Dikmeçay Köyü 9 Ahmet
1993 İzlenme, 1 Yorum
İstatistikler
Toplam: 155653
Aktif: 1
Bugün: 2
Dün: 8
Paylaş
Facebook  Twitter  Stumbleupon  Delicious  Google

İçerik Rss - Haberler Rss

Tasarım ve Programlama: Eskelim Haber